×
Kaleiçi Evleri
Kaleiçi’nin günümüze ulaşan evleri, 1970’li yıllarda inşa edilen birkaç apartman dışında, 19. yüzyılın ikinci yarısı ile erken 20. yüzyılda inşa edilen yapılardır. Genellikle büyük ailelerin, ailenin yaşayan tüm nesillerinin birlikte yaşaması amaçlanan bir boyuta sahip olan evler günümüzde kısmen kişisel barınma, kısmen de kültürel ve ticari amaçlı kullanılmaktadırlar. Yüksek onarım giderleri nedeniyle bazıları yakın zaman kadar yıkılmaya terk edilen evler, Kaleiçi’nde ticari ve kültürel yaşamın canlanması ile son yıllarda onarılarak yeniden hizmet vermeye başlamışlardır.

Tamamı iki katlı olarak tasarlanmışlardır ve statik nedenlerden dolayı alt katların kalın duvarları ahşap karkas ve moloz taştan, üst kat ise bazı evlerde alt kat ile aynı teknik ve malzeme ile, bazı evlerde ise bağdadi adı verilen teknikte inşa edilmişlerdir. Duvar yüzeyleri kireç harcı sıvalı veya alçı kaplama olabilmektedir.

Tümü sokak cephesine sahip olan evlere giriş genellikle iki kanatlı büyük bir kapı ile sağlanır. Bu kapılar nadiren doğrudan bir bahçeye açılırlar; evlerin çoğunluğunun bitişik nizamda inşa edilmeleri nedeniyle, genellikle doğrudan taşlık denilen yarı kapalı bir mekana geçilir ve bu tip evlerde bahçeler sokak ile doğrudan bağlantılı değildir. Özelikle ılıman ve sıcak iklim koşullarında rahat bir yaşam ve dinlenme alanı sunan ve Kaleiçi’ndeki her evin vazgeçilmez bir unsuru olan taşlık, adını zemininin küçük çakıl taşları ile oluşturulan, genelde bitkisel ve geometrik, nadiren de figürlü bezemelerin yer aldığı mozaiklerden almaktadır. Taşlık, bir yönü ile avluya açılır. Modern su şebekesine kadar Kaleiçi sokaklarında arklar ve kapalı su kanalları var olmasına karşın her avlu içinde yağmur suları ile beslenen birer sarnıç bulunmaktadır. Genelde bir kat seviyesinden daha yüksek olabilen taşlık, diğer yönlerinde alt katın özel yaşam alanından öte depolama ve hizmet mekanları olan odalarına açılır. Taşlıktan ahşap merdiven ile ulaşılan birinci kat, evin asıl ve özel yaşam alanıdır. Ahşap merdiven ile doğrudan hayat veya sofa denilen yarı açık mekana ulaşılır. Bazen sadece avluya, bazen de pencereleri ile sokağa da açılan bu mekan, evin toplanma ve ortak yaşam alanı olarak kullanılmıştır. Diğer tüm odalara buradan kapı açılır. Her evin, özellikle konukların ağırlandığı büyük ve özenli bir donanıma sahip baş odası vardır. Duvarlar boyunca sedirlerin yer aldığı oda içinde niş şeklinde şerbetlik bulunur. Zemini halı veya kilim kaplıdır. Özenli işlenmiş bir ahşap tavan bezemesine sahiptir. Diğer odalar ise evin özel yaşam alanlarıdır. Bu odaların sokağa bakan cephelerinde cumba adı verilen bol pencereli çıkmalar bulunur. Çıkmalar, eve hacimsel bir katkı sağlamaları yanında form ve düzenlemeleri ile cephe ve sokaklara hareket ve zenginlik katarlar. Sıvalı veya alçı kaplı cephelerde bazen kesme taş işçilik ile de karşılaşılmaktadır. Kapı ve pencere çerçeveleri ahşap olmaları yanında özellikle Neoklasik etkilerin görüldüğü evlerde kesme taş ve profilli bir işçilik gösterirler. Cephelerde, genellikle çatı ve cumba altında alçı kabartma veya kalem işi sarmaşık dalları, ay ve yıldız, çiçekler ve manzaralar yanında yivli pilasterlere ve Korinth sütun başlıklarına sahip köşeler ile meander ve akanthus motifli cumba konsolları da halen görülebilmektedir. Bazı evlerde Arap alfabesi ile  “Allah” ve “Maşallah” ifadeleri yanında aslan, kartal ve melek bezemeleri ile de karşılaşılmaktadır. Köşe başlarındaki evlerin köşelerinde “çalık” tabir edilen perdahlar ile karşılaşılır. Nedeni ise kaldırımsız dar sokaklarda atlı arabaların sivri uçlu uzun tekerlek millerinin yapıya zarar vermesini önlemektir. Ortalama 2 m yüksekliğe kadar 45 derecelik açı ile perdahlanan köşeler sivri kemer formunda sonlanan üst bölümlerinde bitkisel bezeme, basit mukarnas, besmele veya nazarlık ifadeleri taşıyabilirler.

Bu büyük konutlar yanında, Kaleiçi’nde hatırı sayılır miktarda konak yapısının da yer aldığı, 19. yüzyıldan itibaren kenti ziyaret eden gezginlerinin gravürlerinde açık bir şekilde göze çarpmaktadır. Oldukça büyük avlulara sahip bu konaklardan günümüze ne yazık ki çok azı ulaşabilmiştir; bunlar da eski işlevlerinden uzak, onarılarak turizm amaçlı tesise dönüştürülmektedir. Bunlardan en belirgini günümüz Yat Limanı’nın doğusundaki sur duvarlarının oluşturduğu yüksek teras üzerinde yer alan ve henüz 17. yüzyılda Evliya Çelebi’nin meşhur bahçelerinden söz ettiği Tekelioğlu Konakları’dır. Kocatepe Sokak üzerinde kemerli bir anıtsal taş kapının bulunduğu bir cephe, burada bir zamanlar ihtişamlı bir Rum konağının varlığına işaret etmektedir. Bu konaklar içinde en ünlülerinden birinin de Yat Limanı’nın güneydoğusundaki yüksek teras üzerinde bir zamanlar varlığı görülebilen Mermerli Konak olduğu anlaşılmaktadır. Günümüzde bu mevkide yer alan Mermerli Sokak, Mermerli Plajı ve Mermerli Restaurant, bu konağın ismini halen yaşatmaktadırlar.